ERP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ERP etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Ekim 2012 Pazar

Yeni TTK ile ilgili 3 yeni yönetmelik yayınlandı

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'na Dayanarak Hazırlanan 3 Yeni Yönetmelik Resmi Gazete Yayınlandı
13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa göre kurulan ve faaliyet gösteren ticaret şirketlerinin denetimleri, yıllık faaliyet raporunun içerik ve şekli ile anonim şirket genel kurul toplantılarına elektronik ortamda katılma ve öneride bulunma ile ilgili konulara açıklık getiren üç yeni yönetmelik, Resmi Gazete'nin bu günkü (28.08.2012 tarih ve 28395 Sayılı) sayısında yayınlandı.

Yayınlanan Yönetmelikler:

29 Ağustos 2012 Tarihli ve 28396 Sayılı Resmî Gazete yayınlanan tebliğler:

Customization (Özelleştirme) ERP İmplementasyon Projelerinin Dipsiz Kuyusu

ERP çözümleri başlı başına kompleks çözümlerdir. Özellikle son dönemde gitgide fonksiyonelliği artan yeni jenerasyon ERP çözümlerinin işletmenizde neredeyse dokunmadığı departman, operasyon ve kişi yok gibidir.
Bu kadar kapsamlı bir yazılımı aldığınızda o yazılımın size sunduğu standartları mı kullanacaksınız yoksa her şeyi kendi işleyişinize göre özelleştirecek misiniz? Ya da ne kadar özelleştireceksiniz? Nerede duracaksınız? Bu size yarar mı getirecek, zarar mı?
ERP çözümlerinin kapsamı ve karmaşıklığı arttıkça bu soruların cevaplarını vermek de gitgide zorlaşıyor. Customization temel olarak bir ERP sisteminin, işletmenin iş süreçlerini birebir yansıtmadığı durumlarda yazılımı işletmenin süreçlerine uyumlandırmak için ek kod yazılması anlamına geliyor. Bu, ERP implelementasyonu yapan işletmelerin çoğunluğu tarafından tercih edilen yöntemlerden biri.
Öyle ki Panaroma Consulting şirketinin yaptığı araştırmaya göre 2010 yılında, ERP implementasyonu yapan işletmelerin sadece %15’i yazılımı olduğu haliyle ya da çok az bir özelleştirme ile kullanıma almış.
Özelleştirme çoğu durumda üzerinde çok iyi düşünülüp taşınılması gereken bir süreçtir. Avantajları olduğu kadar pek çok dezavantajı da olabilir ve siz bunu projenin başlangıcında çok da kestiremeye bilirsiniz.
Özelleştirme Yaparken Nelere Dikkat Etmelisiniz?
Bir işletmede ERP projesi başladığında ilk akla gelen şey yazılımı işletmenin süreçlerine birebir adapte hale getirilmesi olur. Bir dakika! Siz zaten süreçlerinizi çok iyi yönetemediğiniz için böyle bir yazılıma ihtiyaç duymamış mıydınız? Özelleştirme belki iyi bir yöntem gibi görünebilir ama aynı zamanda tüm ERP projenizi büyük zorluklar içerisine çekecek bir dizi sorunun da başlangıcı olabilir. Seçim işletmenizdeki proje yöneticinizin ellerinde ama öncesinde çok iyi düşünüp taşınmak ve pek çok soruya açık cevaplar vermek gerek.
ERP danışmanlarının büyük çoğunluğu satın aldığınız yazılımda çok da fazla özelleştirme yapmamanızı size tavsiye ederler. Bu aslında çok doğru ve haklı bir tavsiyedir.
İşte danışmanların özelleştirme önermemelerinin nedenleri:
Özelleştirme Subjektif Bir Yöntemdir
Özelleştirme talebinde bulunan son kullanıcılar genellikle nerede durmaları gerektiğini bilemezler. Bu gün istedikleri değişikliklerin, gelecekte yazılımda ve projede finansal, teknik, performans ve zamanlama açısından doğurabileceği etkileri, yazılımdaki diğer modüllerle olan entegrasyonda oluşturabileceği karışıklıkları önceden göremezler, bilemezler. Elbette bu öngörülerde bulunmak onların işi değildir. Bu konuda genel yaklaşım “Biz bu yazılıma para ödedik o yüzden bizim her istediğimizi yapabilmesi gerek” yönündedir. Ancak çoğu zaman son kullanıcılar isteklerinin doğru bir analizini ve tanımlamasını bile yapamayabilir. O yüzden ortaya herkesin kendi isteğine göre çekiştirdiği ve maalesef özel istek ve beklentileri ile yazılımın işletmenin bütününe katacağı faydaları büyük oranda yok ettikleri bir yap boz tahtası çıkabilir

Özelleştirme Pahalı Bir İştir
Yazılımı satın aldığınız tedarikçi yazılımı size olduğu haliyle (-as is) satmıştır. Bu yüzden yazılım üzerinde istediğiniz her değişiklik için vereceği danışmanlık, kod geliştirimi, test-analiz v.b. hizmetleri size belli fiyatlarda adam/gün ücretleri üzerinden faturalandırılacaktır. Ayrıca özelleştirmeler için yapılan analizler, kod geliştirimleri ve bu kodların detaylı olarak test edilmesi proje süresini ciddi biçimde uzatacaktır. Zamanında bitiremediğiniz bir ERP projesi, bitene kadar sizin maliyet hanenize yeni kalemler eklemeye devam eder.

ERP Projeleri Re-Engineering için En Doğru Zamandır
Yazılımı özelleştirme opsiyonundan önce şirketin iç süreçlerini gözden geçirmek ve bunu yaparken de ERP yazılımının size sunduğu süreçlerle ilgili uygulama danışmanlarının önerilerine kulak vermek doğru bir yaklaşım olacaktır. ERP yazılımları yüzlerce işletmede hayata geçmiş pek çok başarılı uygulama ile her geçen gün bir işletmeyi daha verimli yönetmek üzere geliştirilmektedir. Bu yüzden önerileri dikkate almanız size çok şey kazandıracaktır.

Özelleştirmeyi Talep Eden Kullanıcı İşten Ayrılabilir
ERP projelerinde herhangi bir özelleştirme durumunda bu özelleştirmeyi talep eden kişi işten ayrılabilir. Bu ERP projelerinde sık karşılaşılan bir durumdur. Onun yerine işin başına geçen kişi öncelikle bu özelleştirmenin nasıl, nerede ve ne için yapıldığını anlamaya çalışır ve bir ihtimal bu özelleştirmeyi o kadar da gerekli bulmayabilir ve hatta süreci tersine çevirebilir. Bakış açıları doğru yanlış demek mümkün olmasa da bir konu üzerinde çalışan herkes aynı bakış açısına sahip olmayabilir. Bu yüzden yukarıda da belirtildiği gibi özelleştirme çoğunlukla subjektif bir iştir.

Özelleştirmeye ilişkin dokümantasyon yapılması genellikle unutulur
Özelleştirmeyi yapan veya yaptıran çalışanın işten ayrılmasının üzerine bir de bu konuda elde hiç doküman olmaması işin tuzu biberi olur. Genellikle özelleştirmelerde hangi ekranda, hangi fonksiyon için ek kod yazıldı, hangi değişiklikler yapıldı bunların kayıt altına alınması unutulur. Binlerce kod satırı arasında, temel ürünün kod yapısında yapılan değişikliklerin veya ek olarak yazılan kodların nerede olduğunu bulmak samanlıkta iğne aramaya benzer.

Özelleştirilmiş Kodların Upgrade Edilmesi Zordur
Ana ürünün kod yapısında değişiklik yapmak her zaman içerisinde büyük riskleri barındırır. Bu kodların her ürün upgrade’inde düzenli olarak ayrıca upgrade edilmesi gerekir. Bu da zor bir iştir. Özellikle sisteminizi yasal değişikliklerin sonucu oluşan hesaplama ve ek fonksiyon geliştirimlerinin yer aldığı yeni versiyonlara upgrade ettiğinizde bu yeni fonksiyonların sizin kurumunuza özelleştirdiğiniz yazılım üzerinde de sorunsuz çalışacağını kimse garantileyemez. Bu durumda ne yaparsınız yeni versiyonu da tekrar customize edersiniz ve bu kısır döngü böylece sürüp gider. Üstelik her defasında bu işlemler için tedarikçinize epey bir para ödemek durumunda kalırsınız.
Bu yüzden özelleştirmede ana ürün yapısına ve kod bütünlüğünde değişiklik yapmak şimdi işinizi görse de ileride sizi pek çok sorunun yaşanacağı bir sistem ile baş başa kalmanız anlamına gelebilir.

ÖZETLE
Customization ERP implementasyonu yapan işletmelerin %100 kaçınabilecekleri bir şey değildir. Öyle ya da böyle satın aldığınız ERP çözümü üzerinde kurumunuza özel uygulamalar hayata geçirmek istemek sizin en doğal hakkınızdır. Asıl mesele bu özelleştirme sürecinin iyi planlanmasında ve nerede duracağınız iyi belirlemenizde yatar.
ERP çözümünüzün size rekabet avantajı kazandırma özelliği temel fonksiyonlarında yaptığınız özelleştirmelerden ziyade bu sistem üzerinde sahip olduğunuz güçlü analiz ve raporlama yeteneği ve sistem üzerine inşa ettiğiniz mobil aplikasyonlar, B2B, B2C v.b. uygulamalar sayesinde müşterileriniz ile etkileşiminizi ne ölçüde artırdığınız ile alakalıdır.
Özlem Açıkel Turhan

Hizmet Sektöründe ERP Uygulamaları

“Mamul”ün tanımlanabilir olmasına karşılık “hizmet” kavramıyla ilgili olarak, hizmete özgü nitelikleri yansıtan herkesçe kabul görmüş bir hizmet tanımı bulunmamaktadır. Bununla birlikte temel ve ortak özelliklerine bakıldığında hizmetler; maddi olmama (fiziksel varlığa sahip olmama), türdeş olmama, üretim ve tüketimin aynı anda gerçekleşmesi ve stoklanamama gibi özellikleri ile ön plana çıkmaktadırlar.
Maddi olmayan ve depolanamayan malların pazarlandığı bu sektörde ERP uygulamalarını anlatmadan önce bu sektörün mallarının satışı sırasında tüketici ve üretici arasında yaşanan ve yüz yüze etkileşimle ortaya çıkan değişimi anlamak gerekir.
Hizmet sektörünü diğer sektörlerden ayıran en önemli fark %100 tanımlanamayan, müşteriden müşteriye değişiklik gösterebilen malların pazarlanmasındaki zorluktur. Bu zorluk sayesinde bu sektördeki firmalarda yönetimsel ve operasyonel anlamda ciddi esneklik ihtiyaçları ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda bu zorluk ERP gibi standart yapıların öngörüldüğü sistemlerin bu sektörde kullanılabilmesini de zora sokmuştur. Ürünleri genelde standart olan ve seri üretim yapan işletmelere uygun olarak geliştirilmiş ERP yazılımları, depolanamayan, gözle görülmeyen, net tanımları olmayan malların satıldığı bu sektörde nasıl bir çözüm getirebilirdi ki.
İşte bu noktada bazı ERP yazılım firmaları, önce kendi firmalarında bizzat sıkıntı çektikleri hizmet satışını çözmek için kendi yazılımlarını konfigüre etmeye ve kullanmaya başladılar. Kendi yazılımları ile hizmet satışını kusursuz bir biçimde yöneten bu firmalar pazarda ciddi bir sıkıntı olan boşluğu da görerek doldurmaya başladılar.
Hizmet sektöründe “Satış - CRM uygulamaları”, “Satış sonrası servis ve bakım uygulamaları”, “Proje - Aktivite” uygulamaları adapte edilmeye ve diğer ERP unsurları ile entegre olmaya başladı.
Geldiğimiz noktada artık;
* İşi sadece yüzlerce müşterilerine teknik servis hizmeti vermek olan,
* Çağrı merkezinden binlerce müşterisine sanal ürün/hizmet satışı yapan,
* Birçok firmaya temizlik, güvenlik, bahçe bakımı vb. konularda personel tedarik eden/kiralayan,
* İşi kalibrasyon ve ölçüm hizmeti vermek olan,
* Ve daha birçok örneklendiremediğimiz diğer tüm hizmet sektörleri için,
satıştan satın almaya, envanterden servis yönetimine, bakıma, proje- aktivite yönetimine ve entegre finans uygulamalarına kadar tek bir yazılım kullanarak süreçlerini yönetebilme imkanı var.
Bu durum ERP işini standart bir çözüm olarak görmeyen, altyapısı müşteriye göre geliştirilebilen ve hatta değiştirilebilen, her türlü ilave çözüme açık olan sistemlerle bu noktalara gelmiştir.
Yazımın başında da ifade ettiğim gibi, hizmet sektörü esnek yönetimi gerektiren bir sektör ve bu işi yazılımla yönetmek istiyorsanız esnek bir yazılımla yola çıkmanız şart.
Erhan Sunguroğlu
IAS Türkiye
Satış ve Pazarlama Müdürü

ERP sizi Excel'e zorladığında


İş kullanıcılarının kurumsal yazılımlarını Excel’le “atlatmaya” çalışma maceralarını takip etmek eğlenceli. Gelişmiş ERP uygulama paketi geliştiricisi IFS tarafından Ekim ayında gerçekleştirilen bir ankette, katılımcılar kurumsal yazılımların hantal doğalarının onları işten ayrılmaya sürükleyebileceğini belirttiler. 281 üretim müdürünün (yüzde 65’inden fazlası 35 ve daha genç olan kişiler) katıldığı ankete göre ERP gibi kurumsal yazılımların kullanımından kaynaklanan olumsuz deneyim yerine en azından pozisyon değiştirme eğiliminde olabileceklerini açıkladılar.

İş değiştirmek mi? Eğer teknolojiye yatkın bir neslin üyeleri güç kazanılmış bir işi terk edebileceklerini söylüyorlarsa (kurumsal bir uygulama yüzünden) bir şeyler çok yanlış demektir.

Kullanıcılar sıkıntılarını nasıl yatıştırıyor? Çalışmaya göre, tabloları kullanarak. Kullanıcıların büyük bir bölümü bunaltıcı uygulamalardan kaçmak için Excel ve diğer benzer yazılımları kullandığını kabul ediyor. Onlar aynı zamanda Google Docs gibi ücretsiz ve düşük maliyetli Web tabanlı uygulamalara da yöneliyorlar.Karmaşık uygulamalar yüzünden kullanıcıları geçici çözümler için başka yerlere bakmaya zorlamak, sadece finans yöneticilerini sıkıntıya sokmuyor, aynı zamanda verilerin güvenliğini de tehlikeye atıyor. IFS Kuzey Amerika CTO’su Rick Veague, firmasının çalışmasında benzer bir açıklama yapıyor. “Çalışanlar ERP’nin dışında çalıştıklarında onlar kurumsal görüş mesafesini düşürüyor, kurumsal riski arttırıyor ve kurumsal yazılım yatırımının değerine zarar veriyorlar,” şeklinde konuşuyor. Kullanıcıları tabloların kollarına sürükleyen diğer uygulamalar: müşteri ilişkileri yönetimi ve tedarik zinciri yönetimi. CFO’lar ve diğer yöneticiler konuşlandırmadan önce bu gibi çekirdek uygulamaların kullanılabilirliklerini incelemeliler. Onlar eğitime zaman ve bütçe ayırmalı ya da kullanıcıların çalışma alışkanlıklarına göre uygulamayı ayarlamalı. Kullanıcı ile uygulama arasında zorlayıcı bir ilişki oluşturmaya çalışmak ne çalışan ne de işletme için bir amaca hizmet etmez ve kaçınılmaz olarak genel bir olumsuz deneyime yöneltir.   

www.erpgazetesi.com
           

İnşaat Sektörü ve ERP

İnşaat sektörü çok geniş bir ürün ve hizmet yelpazesini kapsar: proje mühendisliği, imalat, ve evler, hastaneler, otoyollar, binalar, alışveriş merkezleri, ve daha fazlasının yapımı için özel hizmetler. Tipik inşaat sektörü işletmeleri, konut inşaatı şirketleri, ticari ve idari (konut olmayan) yapı şirketleri, kamu müteahhitleri (yollar, köprüler, elektrik, su ve diğer projeler), inşaat mühendisliği şirketleri, rehabilitasyon ve bakım şirketleri, yapı ve inşaat ekipmanları firmalarını içermektedir.
Genel olarak, bu endüstri, her ölçekte, mülkiyet tipinde ve işalanındaki firmalardan oluşur. Ancak, her şeyden önce sektörün doğası gereği türeyen bazı benzerlikler vardır:
Her proje benzersiz olduğundan ve proje yönetimi yöntemlerinin kullanılmasını gerektirdiğinden, inşaat şirketleri tamamen proje yönetimi odaklıdırlar.
İnşaat şirketleri yüksek düzeyde uzmanlıkla karakterize edilirler, ister vertical (dikey) (çalışan becerileri, araçlar ve kullanılan malzemelere bağlı,örneğin sıhhi tesisat, çatı) ister horizantal (yatay) (proje tiplerine bağlı,örneğin köprüler, konutlar, yollar gibi).
Diğer endüstri segmentleri gibi, inşaat kuruluşları da küresel ve bölgesel ekonomik koşullar, yoğun pazar rekabeti, ve standartlara uyumdan kaynaklanan bazı genel sorunlar ile uğraşmak durumundadırlar. İnşaat sektörü bazı çok özel sorunlarla da karşı karşıya gelmek zorundadır:
Yerel inşaat şirketleri küresel şirketler ile rekabet halindedirler ve bu nedenle küresel şirketlerde olmayan rekabetçi avantajlar göstermeleri gerekir-ve tersi.
İnşaat firmalarının, pahalı ve hem müşteriler hem de müteahhitlerden uzun vadeli yatırım kaynaklarını gerektiren projeleri yönetmeleri gerekir.
İnşaat sektöründeki organizasyonlar birçok alanda (inşaat süreçleri, sağlık ve güvenlik konularında, ihale, vb) birtakım ulusal bina mevzuatı ve yönetmeliklerine uymak zorundadırlar.
İnşaat şirketlerinin, daha fazla enerji-verimli binalar, daha sağlıklıkapalı ortamlar ve inşaat kalitesi geliştirmeleri için piyasa talebi ile uğraşmaları gerekir.
Malzeme ve parça fiyat artması, ulaşım kısıtlamaları ve yakıt fiyat dalgalanmaları, inşaat sektörünü önemli ölçüde etkileyen mikro ve makro-ekonomik faktörlerin örnekleridir.
İnşaat şirketleri sabit kıymetlerin (demirbaşların) düzgün bir şekilde yönetilmesi ihtiyacını ele almalıdırlar
İnşaat sektörü sermaye-ağırlıklı olduğundan, inşaat şirketleri, kalite ve iş modeli geliştirmeyi teşvik ederken, bir yandan da kar artırmak için tüm kaynakların doğru bir şekilde yönetilmesini sağlayabilmelidirler. İnşaat sektöründekişirketler, diğer işlemlerin yanı sıra spesifik inşaat proje portföy yönetimi (PPM) ve arka ofis işlemlerini de desteklemek için hizmet sunumu üzerinde uzmanlaşmışkurumsal kaynak planlama (ERP) sistemlerinden yararlanabilirler.
İnşaat Sektörü için Yazılım Çözümleri Kullanmanın Avantajları
Hizmet şirketleri için ERP sistemleri, finans, insan kaynakları, tedarik yönetimi, ve diğer önemli operasyonel görevler için arka-ofis süreçleri gibi temel operasyonel görevleri yönetmek için inşaat sektöründeki kuruluşlara yardımcı olabilir.
İnşaat sektörünün çoğu proje bazlı olduğundan, inşaat şirketleri, riskleri, proje iş akışlarını, bilgi, vb yönetmek için PPM fonksiyonundan yararlanabilirler. Doğru proje bütçeleme ve kurumsal stratejilere uyum kadar, zamanında proje teslimi sağlamak için proje zaman çizelgelerini de kontrol edebilirler.
ERP sistemleri, aynı zamanda sabit sermaye ve kaynakları yönetmek için belirli işlevlere sahip olabilir.
Bu endüstri için tasarlanmış ERP çözümleri, muhasebe ve bordro sistemleri ve özel proje yönetim sistemleri gibi inşaat sektörüne spesifik (özel) ihtiyaçları karşılamak üzere diğer birçok uygulamayı entegre edebilir. Bu, özel inşaat yazılım fonksiyonu gerektiren kuruluşlara ihtiyaç duyulan esnekliği getirebilir.
İNŞAAT SEKTÖRÜ İÇİN HATALI BİR YAZILIM SEÇİMİSÜRECİNİN RİSKLERİ
Bir ERP sistemi olmayan İnşaat şirketlerinin temel arka ofis görevlerini yönetmesi mümkün olmayabilir, bu da temel bir operasyonel kontrol eksikliğine yol açar.
Yatırım portföyleri ve projelerin, bu tür bir işlev ile tasarlanmış bir yazılım çözümü olmadan kontrol edilmeleri daha zordur. Yatırım ve projeleri doğru bir şekilde yönetmekteki yetersizlik, proje kaynaklarının boşa kullanılmasına olduğu kadar proje teslimindeki gecikmelere de yol açabilir. Buna karşılık, kurumun genel yatırım stratejilerinde karlılığın azalmasına ve ciddi sapmalara neden olabilir. Ve inşaat sektörü çok sermaye-ağırlıklı olduğu için, doğru yatırım yönetimi iş başarısı için çok önemlidir.
Hizmet kuruluşları için tasarlanmış ERP sistemleri olmadan, inşaat sektöründeki şirketler, varlık, maliyet ve sözleşmelerin düzgün bir şekilde yönetilmesi için gerekli olan yazılım fonksiyonuna sahip olmayabilirler. Bu, tekrarlanan görevler veya verimsizlik yüzünden zaman ve para kaybına götüren birçok kontrol problemine neden olabilir.

İnşaat sektörü için ERP zamanı

İnşaat sektörünün bugünkü ihtiyaçlarını ve beklentilerini göz önüne alıp, ERP yazılımlarının da geldiği noktayı düşündüğümüzde aslında ERP yazılımlarının inşaat ve taahhüt sektöründe çok daha etkin bir rolü olabileceğini görüyoruz. Bu yazıda temel olarak aşağıdaki soruya beraber cevap arıyor olacağız;
Sizce de inşaat sektörü için ERP yatırımının vakti gelmedi mi?
İnşaat Sektörü Dinamikleri
Her şeyden önce inşaat sektörü proje tabanlı çalışan bir endüstridir ve bu nedenle diğer üretim endüstrilerinden çok farklı iş süreçlerine sahiptir. Alınan her iş aslında yeni bir projedir. Kimi zaman aynı kimi zaman farklı kaynaklar ile planlanabilen, bazı noktalarda standartlaşabilen ancak birçok noktada proje bazlı özelleşen iş süreçlerine sahip bir yapı içermektedir.
Farklı coğrafyalarda yer alabilen şantiyeler, depolar ve merkezi birimler ile çok lokasyonlu bir yapıya sahip olan sektörde tüm bu birimlerin koordinasyonu da ciddi bir önem taşımaktadır. Üstelik birçok projede çok sayıda alt yüklenici ile çalışılmaktadır. Bu da sadece birimler arası koordinasyon değil aynı zamanda müşteri, ana yüklenici ve alt yükleniciler arasında da bir koordinasyonun sağlanması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Bu karmaşık yapı da iş programının oluşturulması ve daha önemlisi takibi konusunda sıkıntılara yol açmaktadır.
Çoğu kez uzun proje süreleri (özellikle değişken ekonomik yapılarda) bütçeleme ve maliyet takibinde isabetli tahminlerin yapılmasını zorlaştırmaktadır. Bununla beraber birçok firma farklı büyüklüklerde makina parklarına sahiptir ve bu makinaların bakım&onarım süreçleri, yakıt giderleri ve sigorta, amortisman gibi giderlerinin takibi birçok sektörden çok daha kritik bir önem taşımaktadır.
Sektörün bu yapısal özellikleri nedeni ile mevcut yazılımlar kapasitelerini doldurmuş, bahsedilen süreçlerin planlanmasında ve takibinde oluşmaya başlamıştır.

14 Ağustos 2012 Salı

13 Yaygın ERP Hatası ve Bunlardan Kaçınmanın Yolları


ERP sistemi implementasyonu, bir IT biriminin üstlenebileceği en pahalı , zaman alan ve karmaşık görevdir.Gecikmeler, hesapta olmayan masraflar her köşebaşına gizlenmiş olarak beklerler.  Maliyetli hatalardan korunmanız için CIO.com , IT yöneticilerine ,ERP tedarikçilerine ve teknoloji danışmanlarına ERP korku hikayesine dönüşmesinden kaçınmanın yollarını sordu,

Yüzlerce,binlerce dolardan milyon dolarlara varan maliyeti, yüzlerce adam gün gerektiren uygulama süreleri ile ERP sistemleri büyük para, kaynak ve zaman yatırımlarıdır. Başarılı bir ERP uygulaması şirketinizde iş akışlarının daha düzgün akmasına  ve masrafların azalmasına neden olur, ama kötü uygulanmış ERP, şirketlere düşük üretkenlik ,gecikme ve masraf getirir.

Erp uygulumanızın başarılı olduğundan emin olmanız için ,ya da potansiyel problemleri minimize etmeniz için CIO.com bir çok Erp uzmanı(IT yöneticileri,danışmanlar ve ERP tedarikçileri) ile görüştü ve onlara şirketlerin ERP ile ilgili yapmış olduğu en yaygın hataları , kaçınma yollarını ve nasıl çözüldüğünü sordu.  En yaygın 13 hatayı ve çözümlerini aşağıda bulabilirsiniz.

ERP Hatası #1 : Kötü Planlama , Sage Genel başkanı ve Orta Ölçekli Erp Marketi  Ürün Müdürü Erik Kaas,’ ERP projenizin başarıya ulaşmasını istiyorsanız planlama kesinlikle çok önemli, Erp ile bir anda kanatlanmak mümkün değildir.’ diyor.VAI şirketinde CIO ve Orta ölçekli şirkeltelere Erp yazılım ve çözüm sağlayıcısı Kevin Beasley, bu düşünceye katılıyor. ‘Çoğu şirket Erp yazılım değerlendirmesine başlarken yeterli ölçüde planlama yapmıyorlar.’ ‘Bu da yolun devamında karışıklığa neden oluor çünkü mevcut durumlarını ve iş verimini nasıl maximize edeceklerini anlamamış oluyorlar.’

Bu hatayı çözmek için, erp sistemlerini seçmeden önce şirketler tüm prosesleri ve politikaları ile ilgili bir iç denetçi ile çalışmalılar.Ayrıca , Beasley ilgili taraflardan oluşan karışık bir ERP Geliştirme takımı kurulmasını öneriyor.Eğer şirketinizi ERP sistemini yürütebilecek kadar yeterli görmüyorsanız, kendi sektörünüzde ERP implementasyon tecrübesi bulunan ERP Danışmanlarını işe almayı düşünebilirsiniz.

  ERP Hatası #2 : Deneyimsiz ERP Tedarikçileri , İş süreçlerini iyileştirme alanında çalışan bir firma olan Casemore&Co Başkanı ,Shawn Casemore, ‘Çoğu müşteriler, ERP tedarikçilerinin satış departmanı tarafından ‘satın alınmışlardır’, ancak implementasyon tamamlandığında sistem fonksiyonelliğinde kısıtlar, düşük kapasite ve iç çalışmalar üzerindeki etkileri karşısında şaşkınlık yaşarlar.’ diyor. Yazılım sağlayıcısından, sizinle aynı sektörden ,görüşebileceğiniz ve yazılım hakkında bilgi alabileceğiniz en az üç isim isteyiniz ve ardından o isimleri arayarak,programın özellikleri, fonksiyonelliği ve zorlukları üzerine fikir alınız. Eğer sağlayıcı size en az üç isim veremiyorsa ( ya da vermiyorsa) hemen oradan uzaklaşın, tabi bir kobay faresi olmak istemiyorsanız.

 ERP Hatası #3: Temel özelliklerin anlaşılmaması veya kullanılmaması. Bir iş danışmanlığı ve teknoloji çözümleri şirketi olan MorganFranklin firmasının genel müdürü, John Hoebler “Yıllık ERP anketimizde, katılımcıların sadece %46 sının kendi ERP sistemlerinde kullandıkları özellikleri tamamen bildikleri sonucuyla karşılaştık, milyonlarca şirketin (kendi ERP sistemlerine), yatırım yaptığını göz önünde bulundurursak bu şok edicidir. Özellikler bilinmezse şirketler, iş süreçlerini otomatikleştirmek, çalışmaları daha hızlı tamamlamak ve iş hedeflerini karşılamak için fırsatları kaçırırlar.” Ayrıca “Versiyon yükseltmeleri, geliştirmeler ve bakım  daha maliyetli ve daha az başarılıdır.” diyor

Bu sorunu çözmek için, Hoebler, hangi özelliklerin kullanıldığını ve en yararlı olanları belirlemek için tüm özellikleri içeren, kullanımı takip edilen  ve belirli aralıklarla gözden geçirilen ana bir liste oluşturmayı öneriyor. “Bu bilgi kataloğu(sonrasında) yeni çalışanları eğitmek, test scriptleri yazmak ve denetimi, uyumluluğu ve raporlama gerekliliklerini desteklemek için kullanılabilir.” diyor.

ERP Hatası #4:Gereken zamanın ve kaynakların küçümsenmesi. e2b teknologies’in pazarlama müdürü, James Mallory  “Tüm şirketler, yeni ERP sistemi implementasyonu için gereken zamanı ve kaynakları fena bir şekilde küçümsüyor.” görüşünü savunuyor. Gerekli süreyi nasıl hesaplayabilirsiniz? “ Gereken zaman yazılımın maliyetinin 100 e bölümüyle tahmin edilebilir.” Diye açıklıyor. “Örneğin, 20.000$ lık bir yazılımı, sertifikalı danışman kullanarak hayata geçirmek, yaklaşık olarak 200 adam-saat veya 5 hafta sürecektir. Eğer en az profesyonel yardımla, kendi kendinize uygulamayı planlıyorsanız,bu sayının iki katıdır.” Ayrıca, Mallory dedike kaynak olarak atanmış bir proje yöneticisinin önemini vurguluyor.

ERP Hatası #5: Takımda, başından beri doğru insanların olmaması. Beasley “Çoğu zaman, kuruluşlar ERP implementasyonlarının en başında doğru insaları bir araya getirmez.” diyor ve bu noktaya dikkat çekiyor ,“ERP uygulaması bir kurumun üstlenebileceği en büyük projelerden biridir ve dolayısıyla hatalar olabilir ve eğer karar verme sürecinin tüm adımlarında doğru taraflar yer almazsa, planlar yoldan çıkabilir.” Örneğin bir çok kuruluş, kurumdaki finanstan, süreç yürütmeden, imalattan, satın almadan, depodan ve ayrıca IT’den key kullanıcıları bir araya getirmektense, yönetici onayını almaya odaklanıyor.Bu durumda ne zaman yararlı olur?: ERP uygulamasına en başından aktif olarak bağlı, doğru kullanımı ve doğru sonuç alımı için yatırım yapan çalışanlar bulunduğunda.

ERP Hatası #6: Önceliklerin belirlenmemesi. Realization firmasının bir proje yönetim uzmanı olan başkan yardımcısı, Yoav Ziv “Bir ERP sistemi uygulanırken, yapılabilecek tek ve en önemli şey gecikmeleri azaltmak ve tamamlanma zamanını  hızlandırmak için çoklu görevleri azaltmaktır.” diyor. ”İnsanlar birden fazla görevde zorlandığı zaman çok yavaş çalışırlar ve sık sık vites değiştirirler.” görüşünü savunuyor. Bu nedenle, öncelik sistemi oluşturma , IT yöneticileri için öncelikli olmalıdır. “ Öncelik sistemi sadece hangi görevin ne zaman yapılacağını belirtmemeli, aynı zamanda öcelik sırasına göre hangi sorunların çözülmesi gerektiğini belirtmelidir”diyor. Ayrıca, “ ERP implementasyon yöneticisi sorun çözme prosesini titizlikle uygulamalıdır ve sinyalini aldığında sorunu bir an evvel çözmek için harekete geçmelidir.

ERP Hatası #7: Eğitim ve değişim yönetimine yatırım yapılmaması Kaas “Doğru eğitim eksikliği ERP projelerinin başarısız olmasının en yaygın sebeplerinden biridir ve çalışanların yeni sisteme ısınamamasına yol açabilir çünkü sistemi anlamamışlardır.” diyor. Oracle’ın JD Edwards ürününde ERP yazılım uzmanı olan GSI başkanı ve CEO'su Kevin Herrig “Emin olun sistem hayata geçmeden önce çalışanların yeni sisteme alışmak için bir şanslarının olması ERP başarınızda harikalar yaratacak” diye ekliyor.” Kullanıcılarla eğitim yapmaya ve sık iletişim kurmaya öncelik vermezseniz, sonunda Excel’in en pahalı versiyonuna sahip olursunuz.”

ERP Hatası #8 Doğru datanın önemini küçümseme: ERP sisteminiz içindeki data kadar iyidir.  Döküman yönetimi  ve iş akış çözümleri sağlayıcısı olan iDatix’in profesyonel hizmetler direktörü, Martin Levesque’a göre eğer ERP implementasyonunuzun başarılı olmasını istiyorsanız, uygun programlama şarttır ve hata ihtimalini en aza indirmek için prosedürel(yöntemsel) parametreler en başında doğru kurgulanmalıdır.



ERP Hatası #9 ERP sisteminin herşeyi karşıladığını düşünme: Bir websitesi geliştirme şirketi olan NetFoliage’in  yazılım mimarı olan Akan Iza “ERP sistemi ne kadar güçlü ve esnek olursa olsun tüm iş mantığını barındırmayacaktır.”. “ERP implementasyonları sırasında yapılan en yaygın hatalardan biri, uygulamanın iş sürecinin tümüne uygun olduğunu düşünmektir.” Bu maliyetli hatadan kaçınmak için şirketler değer zinciri optimizasyonu ve maliyet takibi adına ERP implemente etmelidirler. Harici herşey ikincil hedef olmalıdır.

ERP Hatası #10  Eski programı kullanımdan kaldırmama:Application Modernization & Optimization at Accenture’ın başkanı, John Picciotto Eğer kurumlar implementasyon anında diğer uygulamaları devreden çıkarmak için çalışmıyorsa, sonuç tüm eski uygulamarıyla bekleyen bir ERP olur.” görüşünü savunuyor.”Amaç, iş akışını hızlandırmak, maliyet ve gereksiz harcamaları azaltmak için bir ERP sistemi sahibi olmak iken, sonuçta, bakım , destek, donanım , versiyon yükseltimi , ana program dışında arayüzleri için para ödediğiniz farklı bir yazılıma sahip olmanızdır.

ERP Hatası #11 Aktif bir yük testi ortamının olmaması: Herrig Bir kaç test kullanıcısını dikkate alarak doğru sonuçlar elde edilemez. Değişikliklerin gerçek etkilerini görmek ve masraf oluşturan çalışılmayan zamandan kaçınmak için iş yükü doğru simule edilmeli.” diyor.

ERP Hatası #12 Üçüncü şahıs destek alternatiflerinin görmezden gelinmesi: Fortune 1000 işletmeleriyle çalışan IT harcama yönetimi danışmanı, NPI’ın CEO‘su Jon Winsett “Bakım fiyatları tüm zamanların en yüksek oranlarında olmasına rağmen bir çok şirket yüksek kaliteli satış desteğinde ısrarcı ve bu hizmeti aynı düzeydeki üçüncü şahıs destek sağlayıcısından da alabilirler.” diyor. “Şirketler destek aldıkları şirket ile çalışan karma hizmet sağlayıcıları ya da bu tip şirketlerden tamamen bağımsız çalışan hizmet sağlayıcı seçeneklerini  araştırmalıdır.Bir üçüncü şahıs destek alternatifi destek maliyetini %30 ila 50 oranında düşürebilir.”diyor.

ERP Hatası #13 Bir bakım stratejisinin olmaması: SAP America, Inc. ‘nın Kuzey ve Latin Amerika,Upgrade Ofisi başkan yardımcısı, Marco Valencia “Koruyucu bakım almayan müşteriler, ERP yatırımlarının tüm avantajlarından yararlanamaz ve paralarını koruyamazlar. Dahası bakım uygulanmayınca, iş sürecindeyken sistemleri hızlı bir şekilde eskiyecek(teknik açıdan).” diyor. “Potansiyel sorunları önlemede uygulanan değişikliklerle çekirdeği güncel tutmak önemlidir ve kurulum teknolojisindeki gelişmelerle, müşteriler artık destek paketlerini implemente ederken sınırlı bir aksama yaşar.

12 Ağustos 2012 Pazar

ERP uygulamasından ne bekleyebilirsiniz?

 
ERP projesi yapan şirketler hangi niyetle bu işe başlarlar, işin bu kısmına girmeyeceğim. Ancak ne elde edebileceğiniz konusunda yapılan çalışmaları sizlere özetleyebilirim. Yapılan çalışmalar genellikle ABD kaynaklı, umarım bir gün ülkemizde de benzerleri yapılır …

1. Toplam envanterin azalması % 3 – % 24 arası
Diğer bir deyimle en kötü netice % 3 azalma en iyisi ise % 24. Azalmanın yanısıra muhtemelen stok karışımında da iyileşme olmuştur, diğer bir deyim ile arananın bulunma ihtimali de yükselmiştir.

2. Stok Kayıt Doğruluğunda % 90 – 97 aralığı
Bu çok önemli bir konu, bildiğiniz gibi bu konuda seminerlerde veriyorum. Stok Kayıt Doğruluğu sağlanmadığı takdirde zaten hem malzeme planlama hem de günlük yönetim çok ağır darbe yer. Aksayan üretim, fazla / eksik satınalma, düzensiz sevkiyatların oluşmasına yol açar. Dünya ölçeğinde alt limit % 95′tir, araştırmada 5 şirketten birinin %97 tutturduğu (% 20’si) görülmüştür. Şirketlerin % 30′u doğruluk oranında limitin altında kalmışlar ve % 90 değerine ulaşabilmişler, geriye kalanlar ise (% 50) % 94′e ulaşarak sınıfı geçmiş gibi olmuşlar.

3. Dönem kapatma süresi 3 – 7 gün arası
Ay sonu kapatma işlemleri açısından bakıldığında başarılı ERP kullanıcıları 3 gün civarında biten ayı kapatabiliyor, en kötü kullanıcılarda 7 gün içinde.

4. Üretim planına uyumluluk % 73 – % 96
En kötü değer yapılan plana % 73 uyumluluk, diğer bir deyimle üretim emirlerinin % 73′ü planlanan tarihte bitiyormuş. En başarılı grup ise % 96 uyumluluğa sahip. (Bu değer % 95 ve üzerinde olduğunda A-Sınıfı olunuyor)

5. Zamanında sevkiyat % 84 – % 98
Gelelim sonuçları en ağır olan konuya. Başarılı kullanıcılar % 98 oranında teslim tarihlerine uyum sağlıyorlar, yani 100 satır siparişin 98 satırı teslim tarihine uyumlu sevk edilmiş. Bu alanda kötü sonuç ise % 84 olmuş.
Bunlar gerçek sonuçlar, şimdi siz de kendi sonuçlarınızı düşünün, tartışın. Ölçümlerin nasıl yapılacağı hakkında sorularınızı bana yönlendirebilirsiniz. Burada yayınlanmasını uygun gördüğünüz tecrübeleriniz var ise benimle paylaşmanızı umuyorum.

http://www.cengizpak.com.tr/erp-uygulamasindan-ne-bekleyebilirsiniz/

ERP sizi değiştirmek istiyor, peki siz istiyormusunuz ?


ERP, şirketleri, çalışanlarını ve iş ortaklarını iş yapma yöntemlerini yeniden düşünmeye, değişiklikler yapmaya çağırır ama insanların çoğu yıllardır izledikleri yolu değiştirmekten pek de hoşlanmazlar. ERP projelerinden umulan faydayı geciktiren sebeplerden biri de budur.
ERP projelerinin yarısı yazılım ise diğer yarısı bu değişimi yönetmek ve gerçekleştirmektir. Eğer ERP yazılımını etkin sipariş alma, imalatı yönetme, zamanında sevkiyat, doğru bilginin firma içinde hızlı gezinmesi için kullanırsanız size fayda sağlayacaktır. Ancak ERP yazılımını kurarken kendi iş yapma biçiminizin olabilecek en iyi yol olduğunu, yazılımın buna ayak uydurması gerektiğini düşünür ve süreçlerinizin arasından gerekenleri değiştirmeyi hedeflemezseniz elde edebileceğiniz sonuçlara muhtemelen ulaşamazsınız.

http://www.cengizpak.com.tr/erp-sizi-degistirmek-istiyor-peki-siz-istiyormusunuz/

26 Temmuz 2012 Perşembe

Tradesoft, Bilişim 500’deki Yerini Aldı!


Türkiye Bilişim Pazarı, geçen yıl 29 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştı.

Interpromedya’nın bu yıl 13. kez düzenlediği Türkiye’de bilişim alanında yapılan araştırmanın, Bilişim 500’ün sonuçları açıklandı. 2011 yılı ilk 500 bilişim şirketi listesinde Tradesoft her geçen sene büyüyen cirosu ile bu sene de geçen senelere göre bir adım daha yukarı çıktı ve 150’inci olarak ilk 500 firma arasına girmeyi başardı.

Sırayla son 4 yıla bakacak olursak;

2008 yılında 182., 2009 yılında 157., 2010 yılında 156. sırada, ve 2011 yılında ise artan toplam satış gelirimiz ile 150. sırada yerimizi aldık.

"BİLİŞİM PAZARI 2012'DE 30 MİLYAR DOLARI AŞACAK"

Araştırmanın Türkiye bilişim pazarına ilişkin ortaya koyduğu verilere göre, BT donanımı, yazılım ve hizmetleri içeren bilgi teknolojileri pazarı yüzde 12,7 büyürken, telekom donanımı ve taşıyıcı hizmetleri içeren iletişim teknolojileri pazarı yüzde 1,9 küçüldü.

Bilgi ve iletişim teknolojileri toplamı olarak bilişim pazarı ise 2011'de yüzde 2 artışla 29 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştı.

Gecede, İnterpromedya yetkilileri, bilişim pazarının 2012'de yüzde 6 büyüyerek 30 milyar doları aşacağı tahminini de paylaştı. Büyüme tahmini bilgi teknolojileri pazarı özelinde yüzde 14,1, iletişim teknolojilerinde yüzde 2,6 olarak ortaya kondu.

“CEO'LAR 2012'DE HEDEF BÜYÜTTÜ”

Bu arada törende, araştırma kapsamında, ilk 500'deki 446 bilişim şirketinin üst yöneticilerinin (CEO) katılımıyla gerçekleştirilen anket sonuçları da açıklandı. Buna göre CEO'ların yüzde 55'i 2012 büyüme hedeflerini artırdıklarını belirtirken, hedeflenen sektörler arasından yüzde 50,4 ile kamu, yüzde 43,7 ile finans, yüzde 41,5 ile telekom ilk üçte yer aldığı açıklandı.

Anket sonuçlarına göre şirketlerin yüzde 58'inin Ar-Ge yatırımı yaptığı tespit edilirken, Ar-Ge harcamalarının toplam ciro içindeki payının önceki yıla oranla yüzde 1 artışla yüzde 13'e ulaştığı gözlendiği belirtildi.

CEO'lar en önemli sorunlarının başında nitelikli insan kaynağı sıkıntısını yüzde 65,2'lik oranla birinci sırada gösterirken, gündemlerinde yer tutan başlıklardan öne çıkanları sırasıyla markalaşma, çevrecilik, yeni sektörlere yatırım, Ar-Ge ve inovasyon yatırımları, sosyal sorumluluk ve reorganizasyon olarak sayıldığı araştırmalar sonucu ortaya çıktı.

6 Temmuz 2012 Cuma

ERTELENMİŞ VERGİ NEDİR?

14 Aralık 2006


Ali Türker Pirtini

S.M.M.M


ERTELENMİŞ VERGİ NEDİR?



Giriş


Ertelenmiş Vergi orijinal adıyla (Deferred Tax) muhasebe literatürümüzeyeni girmiş bir konudur. Fakat Uluslararası Muhasebe Standartlarında uzunca bir süredir yeri olan bir konudur. Ertelenmiş vergi konusu Uluslararası Muhasebe Standartları’nın 12.si olan Vergilendirme başlıklı (IAS 12 Income Taxes) standardı içerisinde yer almaktadır. Ülkemiz de ise “Ertelenmiş Vergi ” konusu ilk olarak S.P.K tarafından ele alınmış ve uygulamaya konulmuştur.


S.P.K (Sermaye Piyasası Kurulu) kendi mevzuatına tabi şirketlerde uygulanmak üzere uluslar arası muhasebe standartlarıyla uyumlu finansal tablolar ve raporlar hazırlanması amacıyla 15.11.2003 Tarih ve 25290 sayılı mükerrer gazete de Seri XI No 25 sayılı Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliği yayınlamıştır. Bu tebliğ de 33 Adet standart yayınlanmış ve ertelenmiş vergi tebliğde Kısım 28 de “ Kurum Kazancı Üzerinden Alınan Vergiler ” başlığı altında ele alınmıştır. Halen S.P.K Mevzuatına tabi şirketler de bu tebliğe uygun olarak finansal tablolar hazırlanmakta ve raporlama yapılmaktadır.


Son olarak Ülkemizde ulusal muhasebemizin gelişebilmesini sağlamak, uluslararası muhasebe standartlarına da paralel ve kamu yararına uygun ulusal muhasebe standartları oluşturmak amacıyla Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) kurulmuştur. Bu kuruluşta bu güne kadar 41 adet standart yayınlamıştır. Ertelenmiş vergi konusu Türkiye Muhasebe Standartlarının (TMS) 12 no‘lu Gelir Vergileri Başlıklı Standartında düzenlenmiştir. Türkiye Muhasebe Standartları şu anda uygulanmamaktadır. Fakat Yeni Türk Ticaret Kanunu’nun uygulamaya geçmesi ile birlikte Türkiye'de faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişi tacirler Türkiye Muhasebe Standartlarına uygun şekilde muhasebelerini düzenleyeceklerdir.


Ertelenmiş Vergiyi şu şekilde tanımlayabiliriz.



“Ertelenmiş Vergi Bir varlığın ya da bir borcun (yükümlülüğün) muhasebede ki kayıtlı değeri ile vergi değeri arasındaki farktan oluşan geçici farklar üzerinden hesaplanır. ” Ertelenmiş Vergi iki yönlü olarak ortaya çıkar. Birincisi ertelenmiş vergi varlığı ikincisi ise ertelenmiş vergi borcu ( yükümlülüğü) dür. Ertelenmiş vergi varlığı; İndirilebilir geçici farklar, kullanılmayan mali zararlar ile kullanılmayan vergi indirim ve istisnalarının ileriye doğru taşınması nedenleriyle gelecek dönemlerde geri kazanılabilir vergi tutarını ifade etmektedir. Ertelenmiş Vergi Borcu (Yükümlülüğü) ise; Geçici farklar nedeniyle gelecek dönemlerde ödenecek vergi tutarını ifade etmektedir.


TMS 12'ye göre Geçici farklar: Bir varlığın veya borcun bilançodaki defter değeri ile bunların vergi açısından taşıdıkları değerler arasındaki farkları ifade eder. Geçici farklar aşağıdakilerden biri şeklinde olabilir:


Vergiye tabi geçici farklar; bunlar gelecek dönemlerde faydalanma veya ödeme yapıldığında o dönemlerin vergiye tabi kârını veya zararını belirlerken vergiye tabi tutarlar oluştururlar; ya da İndirilebilir geçici farklar; bunlar gelecek dönemlerde faydalanma veya ödeme yapıldığında o dönemlerin vergiye tabi kârını veya zararını belirlerken vergi matrahından indirilebilir tutarlardır.


TMS 12 de konuyla ilgili geçen önemli tanımlardan biri de Vergiye esas değer tanımıdır bu bir varlık veya borcun vergisel açıdan taşıdığı tutarı/değeri ifade etmektedir.


Bir varlığın vergiye esas değeri, işletmenin gelecekte söz konusu varlığın defter değeri tutarında sağlayacağı vergiye tabi ekonomik yarardan vergisel açıdan gider olarak indirilebilecek olan tutarı ifade eder. Eğer ilerideki ekonomik faydalar vergiye tabi olmayacaksa, anılan varlığın vergiye esas değeri defter değerine eşit olmaktadır.



Konuyla ilgili bir diğer önemli husus ise Vergi gideri (vergi geliri) dir. Vergi gideri (vergi geliri), dönem vergi gideri (dönem vergi geliri) ile ertelenmiş vergi gideri (ertelenmiş vergi geliri) toplamından oluşmaktadır.



Genel olarak ertelenmiş verginin tanımı ve konuyla ilgili diğer önemli kavramları açıkladıktan sonra 12 No'lu Türkiye Muhasebe Standartın da konuyla ilgili temel prensipler şunlardır.

  • TMS 12’ ye göre Finansal raporlama yapan kuruluş bir varlığı veya borcu muhasebeleştirdiğinde bunların defter değerleri kadar bu varlıktan ileride fayda temin edileceğini, borcun ise ödeneceğini bekler. Eğer defter değerleri tutarında ileride fayda elde edildiği veya borç ödendiğinde ödenecek vergiler, bu faydanın elde edilmesi veya borcun ödenmesinin vergisel etkisinin olmadığı duruma göre fazla veya az olacaksa; bu Standart, bazı istisnai durumların dışında, işletmenin ertelenmiş vergi borcu veya ertelenmiş vergi alacağı muhasebeleştirmesini zorunlu kılmaktadır.
  • Bu Standart işletmenin işlemlerin ve diğer olayların vergisel sonuçlarını işlemleri ve diğer olayları muhasebeleştirdiği şekilde muhasebeleştirmesini zorunlu kılmakta. Bu nedenle, işlemler ve diğer olaylar kâr veya zararda muhasebeleştirilmişse, bunlarla ilgili vergi etkileri de kâr veya zararda muhasebeleştirilmektedir.
  • İşlemler ve diğer olaylar doğrudan doğruya özkaynak hesaplarında muhasebeleştirilmişse, ilgili vergi etkileri de doğrudan özkaynak hesaplarında muhasebeleştirilmektedir.
  • Benzer şekilde, işletme birleşmelerinde ertelenmiş vergi alacağının veya vergi borcunun muhasebeleştirilmesi, işletme birleşmesinde oluşan şerefiye tutarını veya elde etmenin maliyetinin devralınan şirketin belirlenebilen varlıklarının net gerçeğe uygun değerlerinin, borçlarının ve koşullu borçlarının toplamını aşan kısmındaki devralanın hissesine düşen kısmı etkilemektedir
  • Bu Standart, aynı zamanda, henüz kullanılmamış olan geçmiş yıl zararları nedeniyle oluşan ertelenmiş vergi varlıklarının veya kullanılmamış vergi avantajlarının muhasebeleştirilmesi, gelir vergilerinin finansal tablolarda sunumunu ve gelir vergileri ile ilgili bilgilerin açıklanması konularını da düzenlemektedir.

Sonuç


Ertelenmiş Vergi Konusu Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ve eş zamanlı olarak Türkiye Muhasebe Standartları’nın ülkemizde uygulanması ile birlikte gündeme gelecek çok önemli bir konudur. Ertelenmiş vergi hesaplaması Kar rakamını direk olarak etkileyecek bir hesaplamadır. Sonuç olarak Türkiye Muhasebe Standartlarının uygulanması ile birlikte yasal muhasebe kayıtları bu standartlara göre tutulacağı için Türkiye ‘ de uzun süredir iki farklı kar rakamı olan mali ve ticari kar ayrımı da ortadan kalkacaktır. Ayrıca bu standartlara göre hazırlanmış finansal tablolar uluslar arası muhasebe standartlarına göre hazırlananmış finansal tablolar statüsünde olacağı için finansal tablolarımız uluslararası geçerlilikte olacaktır. Tavsiyemiz Türkiye Muhasebe Standartları zorunlu olarak uygulanmadan önce tüm gerçek ve tüzel kişi tacirlerin muhasebesinden sorumlu olanların (muhasebeciler ve mali müşavirlerin) ertelenmiş vergi konusunun yer aldığı 12 Nolu Türkiye Muhasebe Standardı ve diğer Türkiye Muhasebe Standartlarıyla ilgili uygulama hazırlık çalışmalarına bir an önce başlamalarını tavsiye etmekteyiz.


Kaynak


- Uluslararası Finansal Raporlama Standartları

- Seri XI No 25 sayılı Sermaye Piyasasında Muhasebe Standartları Hakkında Tebliğ (Kısım28)

- Gelir Vergilerine İlişkin Türkiye Muhasebe Standardı (TMS 12) Hakkında Tebliğ Sıra No: 31

Yeni Türk Ticaret Kanunu'nun Mevcut Vergi ve Muhasebe Uygulamaları Üzerindeki Etkileri


Selda Pakbeden - (Deloitte Türkiye Vergi Hizmetleri Müdürü, SMMM) - 21/11/2011

Dünyada ve Türkiyedeki ticari hayatta meydana gelen gelişimlere olan ihtiyaçları karşılamak amacı ile uzun yıllardan bu yana yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nda yeni düzenlemelerin yapılması bir zorunluluk haline gelmişti. Finansal tablolara uluslararası pazarlarda geçerlilik kazandırmak amacı ile yıllardır süren çalışmalar sonucunda 14.02.2011 tarihinde 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Bu makalenin konusunu, yeni Türk Ticaret Kanunu kapsamında çıkartılacak finansal tablolar ile Vergi Usul Kanunu’na (VUK) göre çıkartılan finansal tablolar arasında oluşacak farkların Kurumlar Vergisine Esas Kara, hesap planına, öz kaynak kalemlerine ve kayıt düzenine olan etkileri oluşturmaktadır.

TTK’nun 64-88. Maddelerinde muhasebe uygulamaları ve finansal raporlamaya ilişkin hükümler açıklanmış olup, yeni Türk Ticaret Kanununa göre, 01.01.2013 tarihinden itibaren şirketlerin finansal tablolarının Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu (TMSK) tarafından yayımlanan Türkiye Muhasebe Standartlarına (TMS) göre düzenlenmesi gerekmektedir. Türkiye Muhasebe Standartlarına göre düzenlenecek finansal tablolar 01.01.2013 tarihinden itibaren geçerli olacağı için, öncelikle bu tarihteki açılış bilançosunun, kanunun gerektirdiği şekilde düzeltilmesi gerekmektedir.

Halen kıymetler üzerinde VUK değerleme hükümlerine göre çıkartılan finansal tabloların 01.01.2013 tarihi itibariyle TTK 78-81. Maddelerindeki değerleme hükümlerine göre ve VUK’na göre ayrılabilir karşılıkların TTK’nun 75. Maddesinde belirtilen hükümlere göre düzenlenecek olması dolayısı ile, TMS’ye göre çıkartılan finansal tablolar vergi uygulamalarında farklılıkları da beraberinde getirecektir. Bu konudaki nihai esaslar Maliye Bakanlığı tarafından yapılacak düzenlemeler doğrultusunda şekillenecek olmakla birlikte, şu anda devam eden VUK değerleme hükümleri ile bu değerleme işlemlerinin TMS’ye göre uygulamasına ilişkin önem arz ettiğini düşündüğümüz farklılıklar aşağıdaki tabloda verilen örneklerle açıklanmıştır:

Tek Düzen Hesap Planı Uygulaması (VUK)
Türkiye Muhasebe Standartları Uygulaması (*)
Stoklar
Emtia maliyet bedeli ile değerlenir. Stoklar satın alma ve üretim maliyetleri ile değerlenir. Değeri düşen emtia emsal bedeli ile değerlenir ve emsal bedel tespit edilirken takdir komisyonuna başvurulur. Takdir komisyonu kararına göre tespit edilen değere göre fark gider yazılır. Satın alınan malın satın alma maliyetine, nakliye, gümrük, alış komisyonu, taşıma sigortaları gibi giderler eklenir. İndirilemez nitelikteki KDV’ler unsuru olarak dikkate alınır. Direkt faiz ve kur farkları, mal aktife girinceye kadar ödenmiş ise maliyete ilave edilir. Mal aktife girdikten sonra yapılan ödemelerin maliyete ve giderlere intikali ihtiyaridir.(VUK 238) Stok değerlemesinde fiili maliyet esastır. Ancak FIFO ve Ağırlıklı Ortalama Maliyet yöntemleri de kullanılır.
Stoklar maliyet ve net gerçekleşebilir değerin düşük olanı ile değerlenir. (UMS-2) Düşük değer, maliyet bedeli ile net gerçekleşebilir değerin daha düşük olanıdır. Stokların maliyeti, tüm satın alma maliyetlerini, dönüştürme maliyetlerini ve stokların mevcut durumuna ve konumuna getirilmesi için katlanılan diğer maliyetleri içerir. Şirketin malları içinde kullanılamayan ve pazarda satılamayacak değeri düşen mal varsa bunun için stok değer düşüklüğü karşılığı ayrılır. (620,621/158) Finansman giderleri (faiz, komisyon ve kur farkları) maliyete yansıtılmaz. Ancak, istisnai durumlarda maliyete eklenmesi de mümkündür. (Örn: Yıllara Sari İnşaat İşlerinde proje ile direkt bağlantısı kurulabilen finansman giderleri). Mal vadeli alındığında, normal fiyat ile vadeli fiyat arasındaki fark finansman gideri sayılır. İskontolar, indirimler veya benzeri kalemler satınalma maliyetinden düşülür. Stokların değerlemesinde FIFO ve ortalama maliyet yöntemleri temel alınmaktadır.
Alacaklar
Alacaklar kayıtlı değeri ile değerlenir. Reeskont isteğe bağlı ve senetli alacaklar içindir. İç iskonto yöntemi uygulanır.
Tüm alacaklar reeskonta tabidir. (657/122) (UMS-39)Reeskont işlemi iç verim oranı metoduna göre yapılır. (UMS-39)Bu esasa göre bulunan tutar, VUK’na göre yapılan işleme göre bulunan değer dikkate alınarak düzeltilir.
Şüpheli Ticari Alacaklar
Şüpheli alacak karşılığı ayırmak için alacağın dava ve icra safhasında olması gerekir.
Tahsil edilemeyeceği düşünülen her türlü alacak için karşılık ayrılır. Geçmiş dönemlerde ayrılan karşılıkların her bilanço tarihinde tahminlerde ortaya çıkması muhtemel değişiklikler için gözden geçirilerek düzeltilmesi gerekir. (UMS-37)
Maddi Duran Varlıklar
Maliyet bedeli ile değerlenir. Amortisman için normal, hızlandırılmış ve fevkalade yöntemleri vardır. Faydalı ömür tebliğlerle belirlenmiştir. Kıst uygulaması sadece binek otomobiller için geçerli olup, diğer sabit kıymetler için uygulanmaz.
Maddi duran varlık ile ilgilendirilebilen her türlü maliyet (satın alma bedeli, nakliye, indirilemez nitelikli vergiler) aktifleştirilir. Maddi duran varlığın alımı sırasında belirli olan ve ileriye dönük olan yükümlülükler, masraflar, varlığın maliyetine eklenir. Faydalı ömür işletme tarafından belirlenir ve amortisman buna göre ayrılır. Maddi duran varlığın alım tarihi dikkate alınarak kıst amortisman uygulaması yapılır.
Satışlar ve Diğer Gelirler
Faturanın düzenlenmesi, malın teslim edilmesi ve hizmet ifasının tamamlanması ile hasılat gerçekleşmiş olur.
Malların satışından doğan hasılatın muhasebeleşmesi için, satışı yapan işletmenin malların mülkiyeti konusunda önemli risklerin ve getirilerin alıcıya devretmesi, yönetim etkinliğini sürdürmemesi, hasılat tutarının güvenilir şekilde ölçülebilmesi, ekonomik faydalarının muhtemel olması, yüklendiği maliyetlerin güvenilir biçimde ölçülebilmesi gerekir. Hizmetlerin sunumu ile ilgili bir işlemden doğan hasılat, sonuç güvenilir bir biçimde tahmin edilebildiğinde, işlemin bilanço tarihindeki tamamlanma derecesine göre muhasebeleştirilir.
Kıdem Tazmiantı
Kıdem tazminatı ancak işçinin iş akdinin sona ermesi halinde ödenir ve gider yazılır. Stoklar ve üretimle ilişkilendirilmez.
Kıdem tazminatları ve kullanılmayan izinler için karşılık ayrılır ve gider yazılır. Bazı istisnai durumlar için karşılık tutarının aktifleştrilmesi de söz konusu olabilir. Kıdem tazminatı karşılıkları belirlenen iskonto oranı ile hesaplanır. İskonto oranı faydaya iliskin yukumluluklerin tahmini odeme zamanlarını yansıtır. Bir işletme, bir calısanın veya bir grup calısanın isine normal emeklilik tarihlerinden once son verilmesi veya gonullu olarak isten ayrılmayı tesvik etmek amacıyla yapmıs olduğu teklifte, isten cıkarma tazminatı borç ve gider olarak muhasebeleştrilir



(*) Türkiye Muhasebe Standartlar Kurulu tarafından belirlenen standartlar, Türk Ticaret Kanunu 88. Maddesi gereği uygulamada birliği sağlamak ve finansal tablolara milletlerarası pazarlarda geçerlilik kazandırmak amacıyla, Uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına tam uyumlu olacak şekilde, yalnız Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından belirlenir ve yayımlanır.

Yukarıdaki tabloda verilen örneklerden görüleceği üzere TMS’ye göre düzenlenen finansal tabloların VUK’un değerleme hükümlerine göre düzeltilmesinin sağlanması ve vergi matrahına esas kara ulaşılması gerekmektedir.

Kurumlar Vergisi matrahına esas kar tutarında oluşan hesaplama farklılıklarının dışında, yeni yapılan düzenlemelere göre mevcut hesap planında, öz kaynak kalemlerinde, dağıtılabilir kar tutarında ve kayıt düzeninde de değişiklikler söz konusu olacaktır. Buna göre;

Hesap planının değişmesi; Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu tarafından yapılacak düzenlemeler ile oluşturulacak yeni hesap planında çok büyük değişikliklerin yapılması beklenmemekle birlikte, yeni standartlara uygun bazı düzenlemelerin yapılması kaçınılmazdır.

Öz kaynakların Değişmesi; Yeni Türk Ticaret Kanunu gereği uygulanacak muhasebe standartlarına göre yapılacak kayıtlar, mevcut VUK uygulamalarına göre farklılık göstereceğinden, iki finansal tablonun dönem sonu kar ya da zarar tutarı da farklı olacaktır. Bu durumda, iki tablo öz kaynak tutarlarında da değişiklik olacak ve bu değişimin etkileri şu şekilde olabilecektir;

VUK’ a nazaran TMS’ ye göre oluşacak dönem zararının fazla olması, öz kaynakların daha az olmasına neden olacak ve şirketin sermaye yeterliliği konusunda negatif bir etki yaratacaktır. Bu negatif etki sonucunda Yeni TTK’ nın 376. Maddesinin 2. Paragrafında belirtilen “Son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona erer” hükmünü doğurma ihtimali ortaya çıkacaktır. TMS’ ye göre zararın fazla çıkması ve bu zararın kanun maddesinde belirtilen sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisini karşılıksız bırakması halinde, şirket açısından gerekli kararların alınması zorunlu olacaktır.

Öte yandan, yukarıda belirttiğimiz durumun tam tersi söz konusu olduğunda, VUK’ a göre düzenlenen tablolarda sermayenin yeterliliği için gerekli şartlar sağlanamasa da TMS’ ye göre düzenlenen tablolarda TTK 376. Maddesindeki üçte ikilik şartın sağlanabilmesi de mümkün olabilecektir. Bu durumda şirketin ilgili kanun maddesi gereği yapması gereken bir yükümlülüğü de bulunmayacaktır.

Öz kaynaklara ilişkin yukarıda belirttiğimiz hususların yanı sıra, sermayenin yeterliliğine yönelik olarak yapılacak belirlemelerde, mevcut yürürlükteki TTK ile 6102 sayılı yeni TTK hükümleri arasında farklılık olduğu görülmektedir. Mevcut yürürlükteki TTK’ nın şirketin mali durumunun bozulması hali ile ilgili olarak hükme aldığı 324. Maddesinde, “Son yıllık bilançodan esas sermayenin yarısının karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, idare meclisi derhal toplanarak durumu umumi heyete bildirir.” hükmü yer alırken, yeni TTK’ da bu durum Sermayenin Kaybı, Borca Batık Olma Durumu başlığı altındaki 376. Maddesinde “Son yıllık bilançodan, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının yarısının zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşılırsa, yönetim kurulu, genel kurulu hemen toplantıya çağırır ve bu genel kurula uygun gördüğü iyileştirici önlemleri sunar.” şekli ile hüküm altına alınmıştır. Mevcut kanun ve yeni kanun hükümlerini karşılaştırdığımızda, yürürlükteki TTK’ da esas sermaye dikkate alınırken, yeni TTK’ da sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamı dikkate alınacaktır.

Dağıtılabilir kar tutarının değişmesi; Kar dağıtımına ilişkin yapılan hesaplamalar ile ilgili olarak, Net dönem karının, TTK hükümlerine göre çıkarılan finansal tablolardaki karın dikkate alınması suretiyle hesaplanması durumunda, vergi sonrası net kar tutarı üzerinden hesaplanacak yasal yedekler, temettü tutarları, VUK hükümlerine göre ve Muhasebe Uygulamaları Genel Tebliğine göre düzenlenen finansal tablolarda hesaplanan tutarlara göre farklılık gösterecek, ayrıca bu hesaplamalar sonucunda dağıtılabilir kar tutarının da değişmesine neden olacaktır.

Kayıt Düzeni ve Hesap Planında Olabilecek Farklılıklar; Vergi matrahını etkilemeyecek olmasına karşın, tekdüzen hesap planı çerçevesinde, muhasebe uygulamaları açısından devam eden işlemlerde, TMS çerçevesinde sınıflandırmalarda değişiklikler gündeme gelecektir. Bu durum, kayıt düzeninde farklılaşmaya gidilmesini beraberinde getirecektir. Halen devam eden uygulamalarda, kayıt düzeni açısından oluşacak farklılıklara ilişkin örnek olarak;

Tekdüzen hesap planına göre mevduat faizi için 181 Gelir Tahakkukları hesabında faiz tahakkuku yapılıp 642 hesaba gelir yazılırken UFRS de faiz tutarı anaparanın üzerine ilave edilir.

Tek düzen hesap planında, alınan çeklerin vadesi gelip tahsil edilmeyenleri 101 Alınan Çekler hesabında, vadesi gelmeyenler 121 Senetler hesabında izlenmesi gerekir iken, tüm çeklerin 101 Alınan Çekler hesabında izlendiğinin örnekleri görülmektedir. UFRS de ise, vadesi gelen ve gelmeyen çekler ayrıştırılıp vadesi gelmemiş olan çeklerin 121 Senetler hesabına aktarılması zorunludur.

Şüpheli Ticari Alacaklara ilişkin olarak ayrılan karşılıklar tekdüzen hesap planına göre 654 Karşılık hesabına kaydedilirken UFRS uygulamalarına göre ayrılan karşılığın 770 Genel Yönetim Giderleri hesabında giderleştrilmesi gerekmektedir.

Tek Düzen Hesap planına göre ilişkili kişi ve kurumlardan olan alacaklar 120 Alıcılar, 127 Diğer Ticari Alacaklar, 136 Diğer Çeşitli Alacaklar gibi ayrı hesap kodları altında sınıflandırılabilirken , UFRS’ye göre alacak hesaplarının altında ilişkili kişi ve kurumlardan olan alacaklar belirlenerek, UFRS’ye göre sınıflandırılan İlişkili Şirketlerden Alacaklar hesabına virmanlanmalıdır.

TDHP göre satış bedelinin içinde bulunan vade farkları hasılat sayılırken UFRS’ye göre vadeli satış tutarı iskonto edilerek bulunan fark faiz geliri olarak yazılır. VUK’a göre satışlar hesabına yazıldıysa düzeltilir.

Sonuç olarak; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, yürürlüğe gireceği 01.07.2012 tarihinden itibaren ticari hayatta ve 01.01.2013 tarihinden itibaren muhasebe uygulamalarında pek çok yeni düzenlemeyi beraberinde getirecektir. Muhasebe uygulamaları açısından, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu’nun belirlediği TMS kurallarına göre finansal tabloların oluşturulması, aynı zamanda VUK ve TMS arasında paralel hükümlerin oluşturulmaması durumunda, TMS’ye göre çıkartılan finansal tablolarda belirtilen karın Kurumlar Vergisi Matrahına esas kar olarak dikkate alınması mümkün olmayacaktır. Bu nedenle, TMS’ye göre çıkartılan finansal tabloların VUK değerleme hükümlerine göre düzeltilmesi sağlanarak, vergiye esas karın hesaplanması gerekecektir. TTK uyumu ilgili olarak vergi kanunları konusunda Maliye Bakanlığı tarafından yapılması beklenen değişikliklere ilişkin henüz bir düzenleme olmamakla birlikte yapılması beklenen değişiklikler sonucunda, TTK ve vergi kanunları arasında oluşacak farklılıklar bu kapsamda daha net değerlendirilebilecektir. Kurumlar Vergisi matrahına esas kara ulaşmada oluşacak farklılıkların yanısıra, özkaynak kalemlerinde, dağıtılabilir kar tutarında, kayıt düzeninde ve mevcut hesap planında da farklılıklar ortaya çıkacağı muhakkaktır.

Yararlanılan kaynaklar

1- 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu

2- Dağhan Alpman, Uluslararası Finansal Raporlama Standartları’na Genel Bir Bakış (www.denetimnet.net)